15 Kasım 2010 Pazartesi

I Found the Cat! (Figuratively or Literally?)

Evet, deney raporlarım bitti demişim güzel güzel, aman hayat ne güzel. Bok biter o raporlar, bu yazıyı bir rapor bittiğinde tekrar oku bak sana söylüyorum bitmeyecek,sen tükeneceksin gene bitmeyecek. Hah, hayır bu yazı güzel olacak dostlarım, iyimser olacak, internet üzerinden ödev yapmak için babamın telefonunu zaptederek bloga yazı yazmak içimi acıtsa da Eskişehir'deyim lan, mutluyum huzurluyum. Yalnız, dedemlerin klavye tıkırtısını bile tüm evde duyabileceğiniz aşırı huzurlu evinde fenalık geçirmeden atlatsam şu haftayı, daha da mutlu olabilirim mesela ben. Ah, şu an, sabah değil tam bu sırada adalar'da bi cafede porsuk'a nazır yazıyor olmak vardı bunları, ya da yazamayacak durumda olmak vardı. Amma ve lakin her iyiliğin içinde bokluk var mottosunu kafama dank ettiren hastalık, ilaçlar, yarın sabah  7 çeyrekte yolda olma durumunun verdiği telaş, yazmak gereken sınavların ödevlerin raporların, çözmek gereken soruların yarattığı tedirginlik hissi(oha ya cümleyi ben bile anlamadım yazsana kısa kısa derdin ne senin?!), alıkoyuyor beni adalarımdan. Ayrıca sabahtan beri it gibi arşınlamaktayım doktorları adaları ki özlemişim ya. Cidden güzel memleket, yaşanacak memleket ya burası. Kitapçımı özlemişim gümüşçümü özlemişim zartımı özlemişim ay pek duygusal oldu başka özlediğim bişi de kalmamış zaten 4.5 liraya 3 kişi yemek yedik nasıl oldu biz de anlamadık acaba kedi mi yedik yok ya kuş da olabilir at da olabilir aman neyse topraktan geldik toprağa gidiyoruz.

Karnımda kelebekler pogo mu yapmakta,
Yoksa yediğim kedi mi vicdanımı ya da midemi içten içe kemirmekte olan ?
Evet, bu durumda anlıyoruz ki ya aşık olduk ya yamyam.
Zaten belliydi lan bi iki önceki yazımdan where is the cat falan?
Her iki yönden de etti mideyi tarumar Aidablake nam ozan.
*alkış*alkış*alkış*