Evet, yeni yılın ilk günü aklıma gelen ilk şey blog oldu. Oldu mu? Hayır, çünkü sabahın on birinden beri ayaktayım zaten düşünecek vaktim boldu. Evet, hayatımın en kötü yılbaşını geçirmiş olabilitem çok yüksek. Düşünecek olursak, zaten 16 yaşındayım ve 6 yaşıma kadar olan yılbaşlarını hatırlayamıyorum. Tabi 6 yaşındayken de kopkop parti falan yapmıyorduk, aileme zorla Kral Tivi Ödül Töreni'ni izlettiğimi bilirim. ( O yılbaşı mıydı ya, ve evet aida anasının karnından iron maiden ya da ne biliyim o kimsenin bilmediği çok bohem gruplar dinleyerek doğmadı, İzel'in ödül alması bir zamanlar benim için bir şeyler ifade ediyordu!) Ne diyordum, kraltivi falan, yılbaşları kendimi bildim bileli bütün teyzeler ve o dönemdeki sevgilileri ya da nişanlıları ya da eşlerinin katılımıyla gerçekleşen bir family reunion tadında olur bizde. Artık hani onlar büyüdü, evlendiler ve çocukları oldu, kuzenler falan öyle. Neyse, sonuçta eğleniyorduk bir yerde. 6-12 yaş dönemini de çocukların salgıladığı anlamsız mutluluk hormonuyla geçiştiririrsek, ergen dönemimize gelmiş oluruz. E bu dönem zaten kafanın normalde de binbeşyüz olduğu bir dönem, bir de alışkın olmayan bünye alkol alınca serotonin üreten küçük hücreler kendilerinden geçercesine çalışiyor yani yine problem yok, kuzenler, teyzeler, oynanan oyunlar ve geri sayım, biz mutluyuz. Peki bu sene noldu? Ailecek yastayız gençler bilmeyenler için bkz. bir alttaki yazı. Aslında olması gereken bu mu, bu belki ama cidden toplumsal normları sorgulamak, baymak falan istemiyorum. Eskisi gibi serotonin patlaması yaşamak istiyorum ki uzun zamandır olmadı kanımca. Böylece, alcohol-free, geçmiş günleri hd görüntülerle yad ederek, en güzeli bir arada olarak geçirdik bu senenin son gününü ki bu sene öyle ahım şahım bir sene miydi, evet güzeldi lan, son çeyreği pek bir içaçıcı değil aslında ama neyse, yeni bir yılın başladı diyerek kendimi kandırmaya başladım bile.
Böylece tek cümlede anlatacağımı her zamanki gibi otuz cümlede anlattıktan sonra, başka bir konuya geçilebilir, yoo aslında geçilmeyedebilir, şimdi biraz toplumsal çıkarım yapma zamanı. Niahaha. Belki de kötü geçmesinin sebebi, hayatımda ilk kez, kendimi bu yılbaşı olayına falan kaptırmam da olabilir, hani süslemeler, hani olley hediyeler.
Bu sene artık uçayım ki uçacağım, bu sene artık kopayım ki kopacağım, evvet dostlarım görünen o ki 18 nisan'da aida arkadaşınız siz sefiller gibi ders dinlemek yerine alexi'yle beraber headbang yapıyor olacak. Yaşasın ergenlik, sevgi dolu baba ve ajitasyon üçlüsü! Yaşasın konseri doğumgünüm civarına getiren unirock organizatörleri! Yaşasın headbangerların kardeşliği! hobarey
Bu sene, geçmiş seneden farklı olarak, az hezeyanlı olsun, bloguma yazdıklarım daha bilgilendirici olsun, okurlarım olsun, vay be hatuna bak neler biliyo desinler. ( bir bok bildiğimin olmaması faktörünü gözardı ederek)
Bu sene mümkünse, az hasar alayım, çalışmalardan ve sınavdan. Bir sonraki sene zaten ebemle münasebeti artacak öğrenci seçme ve yerleştirme merkezimizin, eğitim sistemimizin.
Ve okuldaki ağaca astığım kelebek şeklindeki kağıttan alıntı yapayım, stratım olsun, karavanım olsun, vb.vb. bu sene olmayacak şeyler yazmışım ki hep, neyse para olsun saadet olsun, en azından karavanımın tekerleklerini çıkarayım mesela.
Hayır, ne değişti şimdi bir gecede. Sabah kalkış suratsızlığım aynı, her gün yaptıklarım aynı, Yılmaz Özdil'in yazıları bile aynı amk. Ahahahha ayrıca 1 Ocak 2011 tarihli Yılmaz Özdil yazısını herkese tavsiye ederim, efsane lan! Ben de öyle yazcam ne o öyle uzun uzun.
1 Ocak 1994 bir bok olmadı.
9 Nisan 1994 aida doğdu.
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011 hala bir bok olmuyor. . . (formatı tutturduk ama aynı tadı vermedi, bir de ben anca excelle yazdım lan bunu, oha blog yazısı için excel kullanıcağımı düşünmezdim (bir de üç nokta var o apayrı).)
Ne diyordum, aslında bisürü şey diyecektim, diyemedim, ama yazı çok uzadı, bir özet geçme isteği doğdu, neyse başka yazıya, 2011'i ileride güzel hatırlayalım bu da yılbaşı mesajım olsun mesela.