4 Aralık 2010 Cumartesi

Sadece Girişi Olan Yazı

Aida'nın odası, nadasa bırakılmış tarladaki fare deliği gibidir, yerleşik olduğu kadar göçebe, dar olduğu kadar dolu. Bir ucundan baktın mı, diğer ucundaki kitap yığınlarını görürsün, yapılmamış ödevleri, sınav öncesi fotokopilerini. Kapanmayan çekmeceler vardır o odada ve masanın bozulmuş kızağı. Her an üstüne bir şey düşecekmiş gibi olur... düşmez. Fantastik filmlerdeki hayaletlere benzer, korkutur ama zarar veremez. Sarıdır bu oda, 9.sınıf hocalarımızın bastıra bastıra ezberlettiği, hastalık sarısı. Woolf bile kabul etmez ki burası herhangi birine "ait" olsun. Yoktur çünkü kişiliği, aida'ya ait değildir, tembellikten olsa gerek, kimbilir otuz sene önce çilekten alındığı gibi durur mobilyaları. Belki, aida'dan başka otuzbin kişide de vardır aynı masa, yatak, ve evet belki de makineleşmedir kişiliksizleştirilmeye neden olan. Evet, aida'nın odasının kişiliği yoktur ama yüzü vardır, birden fazla. Aida'ya göre şekillenir, onu taklit eder, ki genellikle yıpratır, aida'dan aldığını geri vermediği için.

Ve evet, aida ergenleşmektense, adını duyduğunda titremesi gereken adamları taklit etmeye karar vermiştir  düşüncelerini anlatmak için. Kafka'dan sonra Yaşar Kemal denemesi Elif Şafak'la sonuçlanınca aslında odasının uzun betimlemelere gereksinim duyulmadan da kişinin ruh halini yansıttığını fark etmiştir. Zaten aida, bir önceki taklitte de belirtildiği gibi karmaşık bir karakter değildir, bu nedenle uzam da dolaylı yoldan sığ ve anlamsızdır. 

Aida'nın odası, fare deliğidir, aida ise muhteşem ornitorenklikten fareliğe düşmüştür. Sebepleri vardır, ne zaman  kendine ait bir şey yaratmaya çalışsa çalınmaktadır, yok edilmektedir, hor görülmektedir. Varolduğunu sandığı kişiliği, sıradanlaştırılmaktadır, Aida kişiliksizleştirilmektedir. Hayır dostlarım, bu bir ergenin ketçapla intihar öncesi serzenişleri değildir, irdelenirse, sadece edebi taklit amaçlı yazıldığı fark edilecektir. Kullanılan dildeki Elif Şafak'lık yazarı da deli etmektedir  mamafih yazarın pişmanlığını dile getireceği başka bir platformun olmaması, siz okurları, Kafka'ya da,Elif Şafak'a da,  bilinmeyen kelimeler kullanmayı seven entele de, liseli ergene de katlanmaya mahkum eder.
Ayrıca, katlanamayacaksanız okumayın arkadaşım. Nereden çıktı ki, fikirlerini başkalarıyla paylaşma aşkı? Pişmanım evet, kendimi kendi kararlarını veremeyecek kadar güçsüz hissedip otuz senedir, başkalarının kararlarını onayladığımı sanarken, benden güçsüzlerin, acizlerin varlığına dayandığım için. 

Hitler'e hak vereceğimi Bruce kendisi gelip söylese inanmazdım. 

PS:  Bu kadar kasıntı bi girişten sonra başka bir şey yazasım gelmedi, bırakalım kasvetli kalsın.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder